Çocuğun beslenmesinde amaç, sağlıklı büyüme ve gelişmeyi yani fiziksel ve zihinsel değişim süreçlerini sağlamaktır. Böylece, çocuğun beden ölçüleri artar, hücrelerin yapıları ve işlevleri, motor ve biliçsel yetenekleri, duyusal ve sosyal davranışları olgunlaşır. Büyümeyi, doğru beslenme, sosyo-ekonomik düzey, çevre, kültürel ve genetik etmenler etkiler. Çocukluk çağındaki beslenme yetersizliği ve dengesizliği ise çeşitli sağlık sorunlarına yol açar.Bu beslenme yetersizliği öğrenme, görme, işitme ve konuşmada bozukluklara neden olabilir.
Bu dönemde çocuğun beslenmesi ve beslenme alışkanlıkları aile bireylerinden çok etkilenir. O nedenle sağlıklı beslenme tüm aile için planlanmalı ve uygulanmalıdır. Büyüme ve gelişme çağında olan çocukların gereksinimleri yetişkinlere göre daha özeldir. O nedenle tek tip beslenilmemeli, besin çeşitliliği sağlanmalıdır.
Çocuk günlük beslenmesinde temel besin grubundaki yiyeceklerden enerji, protein, yağ, vitamin ve mineral İhtiyacının tamamını karşılayabilmelidir. Günlük enerji ihtiyacının %50-55’i karbonhidratlardan, %15-20’si proteinlerden, %30’u yağlardan karşılanmalıdır.
Organik gıdalar, basit olarak, yetiştirilmesinde ve işlenmesinde, genetik mühendisliğin, yapay ve benzeri gübrelerin, böcek ilaçlarının, yabani ot ve mantar öldürücü ilaçlarının, büyütme düzenleyicilerinin, hormonların, antibiyotiklerin, koruyucuların, renklendiricilerin, katkı maddelerinin, kimyasal kaplama ve parlatıcı maddelerinin ve kimyasal ambalaj malzemelerinin kullanılmadığı gıda maddeleridir.
Ekolojik tarımın amacı; toprak ve su kaynakları ile havayı kirletmeden, çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığını korumaktır. Daha geniş anlamda çevreyi korumayı amaçlayan, doğadan aldığını doğaya geri veren, tarımın sürekliliğini sağlamayı hedefleyen ve hatta çalışanlarının menfaatlerini korumaya başlayan toplu bir felsefenin ürünü, bir yaşam biçimi. Organik ürünler vücudunuzun doğal dengesini bozmaz, canlılık verir, tamamen doğadaki organik bitkilerden elde edilir. Saf ve doğal olmayan hiçbir madde içermez.
Genetik yapısı değiştirilmiş organizma (GDO): Modern biyoteknolojik yöntemler kullanılmak suretiyle gen aktarılarak elde edilmiş hiçbir maddeti içermez.
Organik gıdalar, hiçbir yapay koruyucu, renk verici, parlatıcı veya diğer katkı maddeleri kullanılmadan işlenmiş ve paketlenmiştir.
Organik ürünler yetiştirilirken hormon, antibiyotik, böcek öldürücü, suni gübre gibi sentetik kimyasallar kullanılmaz. Bu durum, organik tarımdan elde edilen verimi belki biraz azaltır ama o ürünün daha sağlıklı, daha temiz olmasını, vücuda daha az toksik kimyasal sokmasını sağlar. Organik ürünler sağlık risklerini azaltır. Pek çok bilimsel araştırma tarımsal üretimde kullanılan kimyasal ilaçların sağlığa olumsuz etkilerini ortaya konmuştur.
Organik ürünlerde daha çok vitamin, mineral ve doğal antioksidan vardır.
Organik ürünler bağışıklığı güçlendirir, direnç sistemlerine destek olur.Organik sebze meyve alırken mevsiminde olanları almak gerekir. Organik olduğu için kışın domates, kabak ya da salatalık yenilmemelidir.
Organik olarak etiketlenen ürünlerin sertifikalandırılmaları kanun ve yönetmeliklerle zorunlu kılınmıştır. Bu ürünlerin, üretim sistemleri bağımsız kontrol ve sertifikasyon firmaları tarafından desteklenmektedir.
Çevre ve insan sağlığı açısından riskleri olabilecek genetiği değiştirilmiş organizmaların kullanımı ekolojik tarımda yasaktır.
Hormon ve diğer suni maddeler kullanılmadığı için sağlık açısından da daha naturel ve destekleyici özelliktedir. Bu ürünlerin içinde çok daha fazla mineral ve vitaminler bulunmakta bunun yanında diğer zararlı maddelerden yoksun olduğu için besleyicilik ve sağlık yönü daha dolgundur.
Hamileler ve çocuklar gibi özel beslenme ihtiyacı olan kişilerin organik ürünleri tercih etmeleri faydalıdır.
Ürünlerimizin reçetelerini oluştururken, özellikle çocuk beslenmesinde uzman ve kendisi de bir anne olan, diyetisyen Müge Özyurt Şafak’tan destek aldık. Sadece organik değil, besin değeri de yüksek ürünler oluşturmaya çalıştık.
Bunun için de besin değeri yüksek hammaddelerden faydalandık.
Yulaf, kinoa, kuruyemişler, kuru meyveler, keçiboynuzu, sebze kuruları başlıca içeriklerimiz oldu. Ürünlerimiz vitamin ve minerallerden zengindir ve şeker ilavesizdir. Özellikle Yulaf Barlarımız çocuk beslenmesinde önemli yeri olan A Vitamini, Magnezyum, Fosfor, Potasyum, Kalsiyum açısından zengindir ve kolesterol içermez.
Yulaf; çözünür lifler, proteinler, doymamış yağ asitleri, vitaminler, mineraller ve fitokimyasallar gibi değer besin bileşiklerini yüksek miktarda içerir. Yüksek beta-glukan (2.3-8.5g/100g) ve antioksidan içeriğine sahiptir. Yulafta protein miktarı %12.4-24.4 arasında değişmekte olup protein, yulafın kepek kısmında daha fazla miktarda bulunur.
Esansiyel bir aminoasit olan lisin yulafta az miktarda bulunur. Yulafın yağ içeriği %3-12 arasındadır. Diğer hububatlarda yağ içeriği rüşeymde toplanırken yulafta tüm taneye yayılmıştır.
Yulaf özellikle B ve E vitaminlerinden, çinko, manganez, demir, tiamin, folat, niasin’den zengindir.
100 gramında; 370 kcal, karbonhidrat 63.29 gram, protein 12.53 gram, yağ 7 gram, lif 5.43 gram, sodyum 7mg, potasyum 348 mg kalsiyum 54mg, demir 4.6mg bulunur.
Bizim ürünlerimizde yulaf’ı tercih etmemizdeki en önemli nedenlerden biri vitamin-mineral içeriğinin daha fazla olması ve bu sayede çocuk gelişimini desteklemesidir. Yulaf Barlarımızla çocukların severek yulaf yemesini hedefliyoruz.
Meyve Suyu Konsantresi; basit bir anlatımla, taze sıkılmış meyve suyunun ısıtılarak içindeki suyun bir kısmının buharlaştırılması ile elde edilen, hiçbir koruyucu ve benzeri katkı maddesi içermeyen, tamamen doğal, konsantre edilmiş veya diğer bir değişle yoğunlaştırılmış meyve suyudur.
Elma suyu konsantresi işlenmeden önce yıkanıp seçilmiş, temiz, sağlam elmalardan üretilir. Meyve suyu çıkarmadan önce, elmalar ezilir ve vizkoziteyi ayarlamak için pektinden arıtılır. Meyve suyu berraklık sağlanması için filtrasyona tabii tutulur. Yüksek kalitede ürün elde etmek için filtre edilmiş ve pektinden arıtılmış su düşük sıcaklıkta ve vakum altında konsantre edilir.
Elde edilen 70° Brixlik ürün çabucak soğutulur ve paketlenir. Elma suyu konsantresi iyi üretim koşulları (GMP) doğrultusunda üretilir. Yani meyve suyu konsantresi tamamen meyveden oluşuyor, şeker ve koruyucu madde içermiyor.
Kinoa, tahıllara benzer yönleri olsa da buğdaygillerden değildir, ıspanak ve pancar gibi bitkilere daha yakındır. Buğday türevi olmadığı için ‘gluten’ yani buğday proteini içermez. Gluten intoleransı olanlar ve çölyak hastaları için uygun bir besindir. Lizin gibi temel amino asitler ve demir, kalisyum ve fosfor içerir. Kinoa tohumunda A, B, C, D ve K vitaminleri vardır. Bu zengin içeriğe karşılık kinoa tohumlarında hiç kolesterol yoktur.
•Kinoa bir tam proteindir. Vücudun ihtiyaç duyduğu tüm aminoasitleri içerir. Her 100 gramında 4.5 gram kaliteli protein içerdiği için vejetaryen ve veganlar için mükemmel bir bitkisel protein kaynağıdır. Kinoa proteinlerinin biyolojik değeri yüksektir.
•Kinoanın dirençli nişasta içeriği buğday ve çavdardan daha düşüktür. Bu sayede glisemik indeksi düşüktür.
•Diğer tahıllara kıyasla 2 kat fazla lif/posa içerir. Lif kabızlığı önlemek, tokluk süresini uzatmak, kan şekerini dengelemek ve klesterolü düşürmek için gereklidir.
•Yüksek demir içeriğine sahiptir. Demir eksikliğine bağlı kansızlık özellikle fazla süt içen çocuklarda sıklıkla görülmektedir.
•Yapılan araştırmalar düzenli olarak kinoa yemenin total kolesterolü düşürürken HDL (iyi kolesterol) oranını koruduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca kinoada bulunan bazı bileşenler damarları iltihaplı hastalıklara karşı korumaktadır.
Ayçiçek yağı, ayçiçeği bitkisinin çekirdeklerinden diğer bir deyişle tohumlarından elde edilen açık sarı renkli ve hafif tadı olan bitkisel bir yağdır. Yapısında bol miktarda doymamış yağ asitlerini yani omega6 olarak bildiğimiz linoleik asit ile A, D, E vitaminleri barındırır.
Ayçiçek yağı GDO (genetiği değiştirilmiş organizma) içermeyen bir yağ türüdür. GDO içerikli ürünler; Mısır, Soya Fasulyesi, Kanola ve Pamuk yağı ve bu ürünlerin kullanılığı besinlerdir. Ayçiçek yağı bu anlamda lezzet ve sıcaklığa uygun yapısı ile üretim için uygun bulunmuştur.
Günümüzde şekere alternatif sağlıklı ürünler olarak bal ve pekmezi mutfağımızda sıklıkla kullanmaya başladık. Biliyoruz ki ‘şeker’ artık en tatlı zehir ve en büyük düşmanımız. Ancak bal ve pekmez içerdiğikleri mineraller sayesinde hem daha besleyici hem de sağlığı kouryucu ve geliştirici etkiye sahip. Bu gibi besinlerin fırınlanmış yiyeceklerde kullanımı ile ilgili en çok şüphe yüksek sıcaklıkta zararlı olup olmayacaklarıdır? Bal 65°C üstünde besin değerini kaybetmeye başlıyor, pekmez ise 100°C den sonra...
İçinde şeker yani karbonhidrat, nişasta ve protein ihtiva eden her besin yüksek sıcaklıkta (170°C ve üzeri) işlem görürse ‘akrilamid’ denilen zararlı, kanserojen maddeler ortaya çıkmaktadır. Biz de, ürünlerimizi, 140°C de ısıtılmış konvansiyonel fırınlarda ve minumum sürelerde pişirerek, besin kaybını minumumda tutmayı ve de toksik madde ortaya çıkmamasını sağlıyoruz. Bütün reçetelerimizi gıda mühendisleri ve beslenme uzmanları tarafından onay alarak oluşturduk ve yapılan analizler sonucu ürünlerimizde hiçbir zararlı maddeye rastlanmadığı belirlenmiştir.
Helal sertifikanız var mı?
Evet, helal sertifikamız mevcut.